Üniversitemiz Tarafından Bir İslam Alimi Olarak Mevlana Konulu Panel Gerçekleştirildi

08.12.2014

Hz. Mevlana’nın 741. Vuslat Yıldönümü Uluslarası Anma Etkinlikleri kapsamında Üniversitemizce “Bir İslam Alimi Olarak Mevlana” konulu panel gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanımız ve aynı zamanda Rumi Medeniyetler Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bilal Kuşpınar’ın yaptığı panele; İlahiyat Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Ramazan Altıntaş, Konya Müftüsü Prof. Dr. Ali Akpınar, İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyelerimizden Prof. Dr. Hülya Küçük, Prof. Dr. Naim Şahin, Doç. Dr. Fikret Karapınar panelist olarak katıldı. Mevlana Kültür Merkezi Sultan Veled Salonunda gerçekleştirilen Programa Rektörümüz Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Rektör Yardımcılarımız Prof. Dr. Tahir Yüksek, Prof. Dr. Mehmet Emin Aydın ve davetliler katıldı.

Rektörümüz Prof. Dr. Muzaffer Şeker selamlama konuşmasında; Konya’nın her Aralık ayının girişiyle beraber misafirlere ev sahipliği yaptığını ve şehrimizin Hz. Pir’i anmak adına yoğun programlara şahit olduğunu ifade etti. Konya’nın Hz. Piri anlama, anlatma ve yaşama konusunda ellerinden geldiğince etkinlikler hazırladığını, misafirlere misafirperverlik yapmaya gayret ettiğini söyledi. Şeker konuşmasında şunları kaydetti: “Bu seneki 741. Etkinliğin adı olarak tanımlanan sözle ‘Feyzler, sefalar ziyade ola’ diyoruz inşallah. Değerli misafirlerimize ve güzel bilgilerini bizimle paylaşacak olan hocalarımıza teşekkür ediyorum.”  

Hakikate Ulaşmanın Yolu Kur’an-ı Kerim’den Geçer

Rektörümüzün konuşmalarının ardından “Hz. Mevlana’nın Kelami Yönü” konulu konuşmasını yapan İlahiyat Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Hz. Mevlana’nın Kelamı üzerine değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Altıntaş, tarihteki büyük âlimlerin eserlerinin bizim için önemli olduğunu çünkü bu eserlerin topluma aidiyet duygusu kattığını dile getirdi. Medeniyetimize katkısı olan ve İslami ilimler alanında adını andığımız Hz. Mevlana'nın kelami yönünü anlatan Prof. Dr. Altıntaş şunları kaydetti: “Müslümanların amel gücünün zayıfladığı bir atmosferde Hz. Mevlana yeni bir kelam anlayışını ortaya koymuştur. Aynı dili konuşan insanlar değil aynı manayı paylaşan insanlar birbirini anlayabilir diyor Hz. Mevlana. Bize lazım olacak ve sosyal tevhidi gerçekleştirecek olan bir kelam anlayışını bu sözlerle ifade ediyor. Hz. Mevlana’ya göre hakikatin bilgisine ulaştıran  yöntem Kur’an-ı Kerim’dir. Kendisi akla karşı değildir. Hz. Mevlana nefsi düzeltmenin aklın işi olmadığını nefsi ancak aşkla terbiye edebileceğimizi söyler. Hz. Mevlana kuru bir akla dayalı kelamcı değil ruh ikliminin kelamcısıdır ve kendisi bu kelam anlayışına göre hareket etmiştir.”

Mesnevi Bir Tefsir Değildir

Konya Müftüsü Prof. Dr. Ali Akpınar ise “Hz. Mevlana’nın Tefsir Anlayışı” konuşmasında; Kültür adamı Mevlana’dan İslam Âlimi Mevlana’ya nasıl geçiş yapılacağının son günlerde tartışıldığını ve bu panelin bu anlamda da önemli olduğunu söyledi. “Mevlana'yı anmak yetmez onu anlamak gerekir.” diyen Prof. Dr. Akpınar anlamakla da işin bitmeyeceğini onu yaşatmak gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Akpınar, Konyalılar olarak Mevlana'nın izlerinin ne kadar hayatlarımızda olduğunu tartışmamız gerektiğine vurgu yaptı. Mevlana’nın sağlam bir düşünce ve gönül yapısına sahip olduğunu söyleyen Prof. Dr. Akpınar, Hz. Pir’in Kur’an’la yetiştiğini, onun; düşüncelerini, eylemlerini Kur’an’a göre şekillendiren bir kişi olduğunun altını çizdi. Mesnevinin Kur’an ayetlerini inceleyen bir tefsir olmadığını söyleyen Prof. Dr. Akpınar, Mevlana’nın mesnevisini ‘Vahdet Dükkânı’ olarak tanımladığını dile getirdi. Hz. Mevlana’nın, “Kur’an’ın huzurunda alçalmış, ruhu kurban kesilmiş adamdan sor.” sözünü hatırlatan Akpınar, Mevlana’nın bu sözlerden de anlaşılacağı gibi büyük mütefekkir, gönül insanı olduğunu söyledi.

Mevlana Şems Adına Konuşmakla Görevlendirildi

Panelde, Prof. Dr. Hülya Küçük ise “Hz. Mevlana ve Tasavvuf” konulu konuşmasında Mevlana'nın tasavvufunu anlatmanın  tefsir, hadis ya da kelamla anlatmaktan daha zor olduğunu çünkü Mevlana'nın tasavvufunu anlatmanın bir bakıma bunların hepsini anlatmak olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Küçük Mevlana'nın Şems’le olan ilişkisine değindi. Prof. Dr. Küçük, Mevlana’nın herkesin bilmediği bir yönü olduğunu belirtip şunları söyledi: “Aslında Şems’in kendi duygu ve düşüncelerini dile getirmekten uzak yapısı dolayısıyla Mevlana’nın onun yerine şiir söylemekle Hak tarafından görevlendirildiği konusu önemlidir. Mevlana şiiri sevmediğini söylüyor ancak insanların kendisine şiir söylettiklerini, içinde söyleyemediği çok şey olduğunu ifade ediyor. Mevlana da aslında işin kelimelere dökülmesinden memnun değil çünkü tasavvuf kalpte yaşanan duygudur. Biz Leyla yüzünden deli olduk o da bizim yüzümüzden çıldırdı biz bir başkasının daha deli olmasını istemeyiz diyor Mevlana ama ben Allah’tan hepimizi deli yapmasını niyaz ediyorum.”

Ebedi Mutluluğun Formülü Edeptir

Prof. Dr. Naim Şahin ise Hz. Mevlana’daki Ahlaki Erdemler” konulu konuşmasına Hegel’in Mevlana’yla alakalı sözüyle başladı. Mevlana’nın ölümsüz olduğuna dikkat çekip Hegel tarafından da okunduğunu söyleyen Prof. Dr. Şahin bunun sebebinin ise Mevlana’nın farklı alanlarda bile çözümler sunmasından kaynaklandığını belirtti. Mevlana’nın değer ve ilkeleri üzerine konuşmasını sürdüren Prof. Dr. Şahin, Mevlana’nın uyarı ve önerilerinin o zamanlar ne kadar geçerliyse bugün de o kadar geçerli olduğunu söyledi.  Günümüzde yüksek ahlak sahibi kişilerin olduğu gibi tüm bunların tersine karaktere sahip olan insanların olduğunu da söyleyen Prof. Dr. Şahin günümüzde ilk problemin erdemsizlik olduğunu vurguladı. Ahlakın inancı ve milleti ne olursa olsun tüm insanları saran bir değer olduğunun altını çizen Şahin özellikle toplumumuzda ahlak bunalımının olduğunu kaydetti. Mevlana’ya göre ebedi mutluluğun formülünün edep olduğunu söyleyen Şahin, onun ahlak anlayışının benliğin erdemsizliklerden arındırmak olduğunu ifade etti.

Mevlana’nın Hadisciliği Konuşulmuyor

“Hz. Mevlana ve Hadis” konusunda konuşmak üzere söz verilen Doç. Dr. Fikret Karapınar; Hz. Mevlana'nın hadislerle olan bağlantısını ele aldı. Bugün İslam düşüncesinden bahsediyorsak bunun kökeninde tasavvuf var diyen Karapınar, tasavvufun da pek çok çizgilerle ayrıldığını bilmek gerektiğini vurguladı. Hz. Mevlana'nın Sofi olmadan önce İslam Âlimi olduğunu söyleyen Doç. Dr. Karapınar Mevlana'nın İslami ilimlerle haşrolduktan sonra tasavvufa meylettiğini ifade etti. Onun İslam Âlimi, şeriatı öğrenmiş bir kimse olduğunu söyleyen Doç. Dr. Karapınar, Mevlana'nın eserlerinde ayet ve hadisleri moda mod yazmak yerine ağırlıklı olarak anlama odaklandığını ifade etti. Hz. Mevlana'nın eserlerinde, hadislere fazlaca yer verdiğini hatırlatan Doç. Dr. Karapınar,  Mesnevisinde 300-400 tane hadisin yer aldığını ancak buna rağmen 741. yılında Mevlana'nın hadisciliği üzerinde ciddi bir çalışma olmadığını hatırlattı. Bu konuda Konyalılar olarak çalışma yapmanın farzı ayn olduğunu vurgulayan Karapınar konuşmasını Mevlana'nın vasiyet sözleriyle bitirdi: “Ben size; gizlide ve açıkta, her yerde Allah’tan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az konuşmayı, Allah’ın buyruklarına boyun eğip, günahlardan kaçınmayı, oruç tutmak ve namaz kılmakta devamlılığı, daima şehvetten kaçınmayı, insanlardan gelebilecek eza ve cefaya tahammül etmeyi, cahil ve sefillerle düşüp kalkmaktan uzak durmayı, güzel davranışlı ve salih kişilerle birlikte olmayı vasiyet ederim. İnsanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır. Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır. Hamd yalnız, tek olan Allah’a mahsustur. Tevhid ehline selam olsun.”

Paylaş