Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi
09.01.2023

Evli ve Nişanlılar İnternette Daha Az Vakit Geçiriyor


Üniversitemiz Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeliha Traş ve ekibi tarafından 24-56 yaş arasındaki katılımcılar üzerinde yapılan araştırmada, evli, nişanlı veya sözlü gibi romantik ilişkisi olanların interneti daha az kullandığı, gelir düzeyi düşük ve orta seviyede olanların internet bağımlılığında risk grubunda olduğu tespit edildi. 

Üniversitemiz Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeliha Traş, Dr. Öğr. Üyesi Umay Bilge Baltacı, Arş. Gör. Büşra Kökcam ve Arş. Gör. Hikmet Beyza Yakıcı tarafından yürütülen “Yetişkinlerde İnternet Bağımlılığı ile Yaşam Doyumu Arasındaki İlişkinin İncelenmesi” konulu araştırma 24-56 yaş aralığındaki bireylerle 347 kişinin katılımıyla yapıldı.

Yapılan araştırmada, internet kullanımı, internet bağımlılığı, sosyal medya bağımlılığı gibi değişkenleri incelediklerini söyleyen Prof. Dr. Zeliha Traş, bu değişkenlerle ilgili araştırma bulgularına baktıklarında elde ettikleri verilerde bazı dikkat çekici sonuçlara ulaştıklarını belirterek, “İlki; evli, nişanlı veya sözlü olmak gibi romantik ilişkisi olan bireylerin sosyal medyada ve internette daha az vakit geçirdiklerini bulduk. Yani biz bunu dolaylı olarak romantik ilişkilerin evli, sözlü veya nişanlı olmak gibi olumlu bir etki oluşturduğunu söyleyebiliriz” dedi.



Sosyal İletişimi Az Olan Bireylerde İnternet Bağımlılığı Yüksek
Prof. Dr. Traş, bir diğer değişkende de gelir grubu olarak incelendiğinde orta ve alt gelir grubundaki bireylerin internette daha fazla vakit geçirdiğini ifade ederek, “Bu da bize doyum noktaları olarak, arayış olarak bazı sorun ve sıkıntılardan kurtulmak amacıyla internetin kullanıldığını gösterebilmekte. Bunun dışında interneti sosyal medya amaçlı olarak veya eğlence amaçlı kullananlarda da internet bağımlılığının yüksek olduğunu gördük. 24-56 yaş arası bireylerde gelir düzeyine göre bir inceleme yapıldı. Bu incelemenin sonuçlarında, elde ettiği gelir düzeyini kendisine göre düşük bulan veya orta düzeyde bulan bireylerde internet, sosyal medya bağımlılığı gibi özelliklerin daha fazla gözlendiği ortaya çıktı. Ayrıca araştırmanın bir başka bulgusuna göre sosyal iletişimi daha düşük olan, herhangi bir faaliyete, sosyal etkinliğe, herhangi bir sportif, sanat veya insanlarla beraber bir arada yapılan faaliyetlere daha az katılan, sosyal iletişimi az olan bireylerde de internet bağımlılığının yüksek olduğunu gördük. Bunu da yorumlarken bireyleri, insanları, yetişkinleri ve çocukları sosyal medya veya internet bağımlılığından korunma yolu olarak sosyalleşmeyi önerebiliriz” şeklinde konuştu.

Sosyal İletişim Arttığında İnternet ve Sosyal Medya Bağımlılığı Azalıyor
Araştırmaya göre, özellikle 24-56 yaş arasında sosyal iletişim arttığında internet ve sosyal medya bağımlılığının azaldığını bulduklarını kaydeden Prof. Dr Zeliha Traş, “Biz bunu şöyle yorumlayabiliriz: İnternet kullanımının daha az olmasını sağlamak için bazı koşullara ihtiyacımız var. Örneğin, sosyalleşmek. Sosyalleşmek derken spor faaliyetleri, açık havada yürüyüş olabilir, herhangi bir spor faaliyetine profesyonel olarak devam etmek olabilir. Sanat, resim ve müzikle ilgili drama ve tiyatro ile ilgili çalışmalar yapılabilir veya doğada ve tabiatta canlılara, bitkilere, sokak hayvanları gibi veya bakım verilmekte olan çeşitli hayvan türleri gibi destek olunabilir. Sivil toplum kuruluşlarında aktif görev alınabilir. Bazı sivil toplum kuruluşlarının Yeşilay, Kızılay gibi faaliyetlerine fiili olarak destek olunabilir. Böylece bizim yaptığımız çalışmadaki bir bulgu da yaşamın anlamı arttıkça da sosyal medya ve internet bağımlılığının düştüğünü gözlemlemiştik. Bu hayatta anlamlı faaliyetler yapmaya devam ettikçe internet bağımlılığının da azaldığını görüyoruz. Her insan bu hayatta, bu dünyayı, evreni, çocukları, insanlara katkı sağlayabilecek, eğitime, sağlığa destek olabilecek çalışmalar yaptığı takdirde bu bağımlılıkların azalacağını söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.

İhlas Haber Ajansına ve Enver Furkan Çelebioğlu’na teşekkür ederiz.